İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesi bitişiğindeki duruşma salonunda görülen davanın dün 103. duruşması yapıldı. Oturumu açan Başkan Köksal Şengün
talep ve beyanların alınacağını duyurdu. Duruşmada söz alan Balbay, bugüne kadar ülkeye bir gazeteci olarak hizmet etmeye çalıştığını, almayı değil vermeyi hedeflediğini anlattı.
Balbay şöyle devam etti: “Gelinen noktadaki kararımı heyetinizle paylaşmak durumunda olduğunu hissediyorum. Eğer saldırı siyasalsa ben de o kazanda
kaynamaya karar verdim. NTV muhabirinin dün (önceki gün) bana seslenmesi üzerine siyasete gireceğimi söyledim. Ben bu ülke için demokratik, laik, sosyal hukuk devletini koruyarak
siyasal zeminde mücadelemi sürdürmeye karar verdim. ‘Kaderini seveceksin’ derler. Mademki kader beni buraya itti, ben de kaderimi seveceğim. Madem önümüze bu kere siyaset konuldu.
‘Burada da varım’ diyorum.”
Gazeteden izin
Gazetenin kurucusu Yunus Nadi’nin de hep siyasetin içinde olduğunu belirten Balbay şunları söyledi: “Siyasete girmem konusunda gazetem Cumhuriyet’ten
ahlaki olarak izin aldım. Gazetenin yöneticilerine, akil adamlarına bundan sonra bana yönelik saldırılara siyasallaşan bir dille cevap vereceğimi söyledim. Kararımın doğru olduğunu
söylediler.”
Tutuklanmadan iki gün önce sabah 6’da yola çıkıp İstanbul’a geldiğini ve İlhan Selçuk’u ziyaret ettiğini daha sonra Kadın Araştırmaları Derneği’nin ve Koç Üniversitesi’nin düzenlediği
toplantılara konuşmacı olarak katıldığını anlatan Balbay, “Aynı gün akşam evime ailemin yanına döndüm. Ben böyle yaşayan bir insanım, eğer halkın
vicdanında bir nebze yer etmişse, siyasal zeminde bir karşılığı olduğunu düşünüyorum” dedi.
Ecevit’in teklifi
İki kez milletvekilliği teklifi aldığını anlatan Balbay, “Bana iki kez milletvekilliği teklifi yapılmıştı. Birincisini 1995’te Ecevit’ten almıştım.
Gazeteci olarak kalmak istediğimizi, ülkenin iyi gazetecilere de ihtiyacı olduğunu söylemiştim. İkinci teklifi aldığım siyasi lider hayatta. Açıklama iznini alma fırsatım olmadığı
için açıklamayacağım” dedi.
Balbay, avukat Yusuf Erikel ve 7 kişinin yargılandığı dosyanın, İkinci Ergenekon ile birleştirildiğine dikkat çekti: “Son bir ayda bu davada ifadesi
alınan sanık sayısı 2, yaşamını yitiren 1, yeni gelenler 8. Erikel’i avukat olarak burada tanıdım. Savcılık ifademi verdiğim sırada 6 Mart 2009’da Beşiktaş Adliyesi’nde görmüştüm.
Erikel’in iddianamesinin 51. sayfasında Erikel ile Balbay arasında örgütsel irtibat olduğu anlatılmış. Neriman Aydın’ın avukatı olarak adliyede bulunan Yusuf Erikel’in CHP
Milletvekili Çetin Soysal’a ‘Balbay’a ulaşamazsınız, Balbay şu anda ifade veriyor’ konuşması örgütsel irtibat olarak gösterilmiş. Bu örgütsel irtibat ise bu terör örgütünün merkez
üssü Beşiktaş Adliyesi’dir.”
Balbay heyete şöyle seslendi: “Ben Yusuf Erikel ile de irtibat halinde terör örgütü üyesi olarak yargılanmaktayım. Cezaevinde 2 yılım doluyor. Size
yüklenenlere dikkat ediniz. Çanlar hukuk için çalıyor. Bitmekte olan hukuktur. Hukuk biterse bunun birinci derecede sorumlusu sizlersiniz. Türkiye’de hukuk işlemiyor, işletiliyor.
Hangi hukukla derseniz ‘hu’su gitmiş kuklası kalmış.”
Düşünemedim
“Ben gazeteci olarak sırtımı Anadolu’ya dayadım” diyen Balbay, “AKP iktidara geldiğinde ben de döneme göre tavır
takınmasını bilirdim ama yapmadım. AKP’nin birinci yılında başkentte yalnızdım. Doğruları yazmaya mecburdum. Hablemitoğlu öldürüldüğünde ‘Başıma bir şey gelmeden kızım beni tanıyacak
kadar büyüsün’ diye dua ettim. Beni terörist yapacaklarını hiç düşünemedim” dedi.
25 kez reddedildi
Tahliye talebinin 25 kez reddedildiğini söyleyen Balbay, şunları anlattı: “Üç gün boyunca burada Yarbay Mustafa Dönmez savunmasını yaptı, sorgusu
yapıldı. Bu salondaki bir kişi ile ilgili soru sordunuz mu? ‘Mustafa Balbay ile Dönmez arasındaki bağlantının’ kanıtı Mustafa Dönmez’in Mustafa Balbay’ın bir yazısını kesip
saklamasıdır. O zaman binlerce gizli örgüt üyesi var. Dönmez suç işlemiş olabilir ama yargılama yeri burası değil. Benim de kitaplarımda suç unsuru bulunabilir ama yargılama yeri
burası değil. Bizim toplamımızdan bir şey üretemezsiniz.”
Hukuka girişme
“Siyasi iktidarın sıkıştıkça bu davada yargılananları hedef haline getirmesinin sorumlusu heyetinizdir, buradaki hukuksuzluktur” diyen Balbay,
“Ben pek hukuk bilmem. Hukuk fakültelerinde birinci sınıfta okutulan ‘Hukuka giriş’ kitaplarını aldım. Burada hukuka giriş değil hukuka girişme
var” diye konuştu.
Tuncay Özkan ise Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin konuşmasından çok etkilendiğini anlatarak “Nasıl yıkılmadı bu bina? Gözyaşlarımı tutamadım. Böyle bir dava
yürütülürken masumiyet böyle nasıl yargılanır? Yıkılan şey vicdanlardır” dedi. Özkan şöyle devam etti:
“Siyaset yapmak istediğim için buraya alındım. Siyaset hakkım engellendi. Olmayan bir örgüt yaratılarak buraya getirildik. Seçimde siyasi rakibim olan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olduğu yerden milletvekili adayı olacağım. Halkım seçmezse, yatarım içeride. Seçilirsem de çıkartmayabilirsiniz beni buradan. Hiç önemli değil.
Ben dokunulmazlığa karşıyım. Ama daha dokunmadık neyimi bıraktınız. Ben neden, Başbakan Erdoğan’ın karşısında siyaset yapamıyorum. Ben siyaset yapacağım. Uzun süredir bunu söylüyorum.
Lütfen engel olmayın.”
Balbay: Taktir CHP Genel Merkezi’nin
Balbay’ın son kitabı Zulümname’yi “siyasi manifestom” olarak tanımladığına dikkat çekilen
açıklamada, Balbay’ın milletvekilli adayı gösterileceği yer konusunda ise ise şu ifadelerine yer verildi: “Bu yer
mesleğimin ilk 10 yılını geçirdiğim İzmir’de olabilir son 20 yılını geçirdiğim Ankara’da. Hatta ikamet ettiğim yer olan Silivri dahi olabilir. Ancak ikamet değişikliğini şu aşamada yapamadım.
Bu da tutuklulukta 3. yılına girmiş bir gazeteci için çok da sorun olmasa gerekir. İfade ettiğim gibi bu konu tamamen CHP Genel Merkezi’nin takdirindedir.”
“Kimse bana terörist diyemez”
Balbay’ın Türkiye’nin tarihinde çok sayıda gazetecinin siyasete girdiğini, bunlardan en önemlisinin de Cumhuriyet gazetesi Kurucusu ve Milletvekili Yunus Nadi olduğunu söylediği belirtildi. Açıklamada, “Nadi gazeteciği tartışmaya
dahi açılmaz. Medya mensuplarından en iyi 5 gazetciyi yazmaları istense çok farklı listeler ortaya çıkabilir. Bu noktada meslek yaşamımın sorgulanmasına her zaman açığım. Bu konuda verilecek
cevaplarımda mevcuttur. Ancak meslektaşlarım arasından kimse bana terörist diyemez. Benden bir terörist üretilmesi de mümkün değildir. Çetin Emeç katledildiğinde atleti ile çekilmiş
fotoğrafları yayınlanmıştı. Ben atletli olarak aynanın her karşısına geçtiğimde o fotoğraflar aklıma gelir. Eğer atletimde bir çizik veya yırtık var ise derhal değiştirirdim. Ben saldırıya
uğramaya hazırdım ama terörsit yaftası yapıştılmaya asla” denildi.
"And olsun ki,
Siyaseti, Türkiye'ye, halka, İzmir'e hizmet etme aracı olarak göreceğim, başka hiçbir anlam yüklemeyeceğim. Bütün devletler , toplumlar adalet üstüne oturur. Adaletin olmadığı yerde hiçbir
düzen kuramazsınız. Türkiye'de adaletin rayına oturması için çaba harcayacağım, haksızlığa uğrayanların yanında olacağım. Yaşadıklarımdan hiçbir şekilde kin ve intikam duygusu üretmeyeceğim.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda, devrimlerin hazırlanıp uygulamaya konmasında, çok partili yaşama geçişte lokomotif rolü üstlenen CHP'nin, Türkiye'nin 21'nci Yüzyıl devleti olmasını
sağlayacak başlıca güç oldğuna inanıyorum. Bunu gerçekleştirecek halk iktidarı için bir nefer gibi çalışacağım.
İç göç ülkemizin bütün şehirlerinin gerçeği. İzmir'de Kars'tan, Mardin'den, Balkanlar'dan dört bir coğrafyadan gelenler birlikte yaşıyor. Pek çok kentimiz böyle. Bu anlamda her şehir
Türkiye'dir. Ülkemizde iç barışı şehirlerdeki kardeşlik sağlayacaktır. Bu bilinci yerleştirmeyi başlıca sorumluluklarımdan biri sayayacağım.
Dünyada 80 ülke 500 şehir dolaştım. İzmir, kendine "Dünya şehri" adı veren pek çok yerle yarışır. izmir'in bir dünya şehri olması için, hem içeride hem dışarıda çıkılacak her seferin ilk
adımını atanlar arasında olacağım. İzmir çok güçlü bir kent edebeyatına sahip. Bu zenginliği, Türkiye'ye ve dünyaya açmak için bir harf de ben olacığım.
Gençlik hareketlerinin içinde adil paylaşımı öngören mücadeleler yürüttük. Üretim olmayınca paylaşım da olmuyor. 'Güçlü üretim, yüksek refah, adil paylaşım' mücadele sloganlarından birisi
olacak. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş temelleri, CHP ilk Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürkhepimizindir. Ülkemizin ortak paydasıdır. CHP hem ortak değerlerin
koruyucusu hem geleceğin kurucusudur. Bunun için mücadele etmeyi siyasetteki varlık nedenlerimden biri sayacağım.
Yaşadığımız toprakları biz, atalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan ödünç aldık. İnsanın yaptığı yanlışı Tanrı affeder ama doğa affetmez. Çevre konularına bu gözle bakacağım.
Daha yaşanılası bir Türkiye mücadelesinde ben bir harfim. Tek başına 'M'nin, tek başına B'nin bir anlamı yoktur. Ama bütün harfler bir araya gelebilirse, 'Mustafa Kemal' yazarız, 'Bağımsız
Türkiye' yazarız, 'Halk iktidarı' yazarız. Birlikte mücadeleye bu anlatımla bakacağım. Her oy, milletvekilinin toplumsal bedenindeki bir kılcal damardır. Kendimi İzmirli seçmenlere böyle bir
duyguyla bağlı hissedeceğim. İzmir'e hesap vermeyi çalışma disiplinimin doğal bir parçası sayacağım."
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)'nden İzmir 2.'ci bölge ikinci sıra adayı olan Mustafa Balbay, yüzde 35.8 oy alan partisinden milletvekili olmayı garantiledi.
Balbay'ın TBMM'ye girip giremeyeceğine mahkeme karar verecek. Cumhuriyet Gazetesi eski Ankara temsilcisi olan Mustafa Balbay, 6 Mart 2009'da, Ergenekon davası kapsamında ek ifadesi al ınmak üzere polis tarafından Ankara'dan İstanbul'a getirilmiş, sorgusunun ardından tutuklanma talebiyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk edilmişti.
Kaynak: patronlardunyasi.com
Tarih: 12 Haziran 2011
Kılıçdaroğlu'nun Haberal ve Balbay tepkisi - İzle
İşte Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları:
İki arkadaşımızın hiçbir mahkumiyetleri yok. Diyorlar ki deliller toplanamadı biz bunları serbest bırakamıyoruz. 3 yıldır delilleri toplamak için CHP mi görev yapacak? 3 yıldır insanları içeri atıp delil toplayamadık diyemezsiniz.
Bu arkadaşlarımız hiçbir zaman dokunulmazlık istemiyor, saklanmıyorlar. Eğer siz bunların parlamentoya gelmesine engel koyarsanız halkın iradesine yok sayarsınız. Bu yargı kararı halkın talebine vurulmuş bir darbedir. Biz yasal süreci takip edeceğiz ve itirazımızın karşılığını gözleyeceğiz.
Bu ülkede demokrasi bu kadar ucuzlamadı, hiç kimse kusura bakmasın. Seçimlerde hep özgürlük dedik, demokrasi raporumuzu açıkladık. Bu kararla demokrasi yara almıştır. Halkın iradesine saygı duyulan bir düzeni bu ülkeye getirmeye çalışıyoruz.
Yargı darbesi karşısında asla sessiz kalmayacağız. Yargı demokrasiyi güçlendirmek için vardır, demokrasiyi askıya almak için değildir. Birileri kalkıp siyasi otoritelerin menfaatine karar alacak ve CHP sessiz kalacak. Buna izin vermeyeceğiz. 2 arkadaşımız parlamentoya gelecek ve yeminlerini içip görev yapacaklar. Onlar Türkiye'nin milletvekilleridir, onların içeride tutulmuş olmasını hiç kimse kabul edemez.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçilmiş milletvekillerinin tahliye edilmemesiyle ilgili yargı kararları hakkında, "Burada en büyük görev ve sorumluluk , Meclis çoğunluğu nedeniyle Başbakan'a ve AK Parti'ye düşmektedir. Başbakan'ı bu konuda sorumlu davranmaya ve gerekli girişimleri başlatmaya davet ediyorum" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Batum, Hatip Dicle ile Balbay, Haberal ve KCK tutuklusu milletvekillerinin hukuki durumunun tamamen farklı olmasına karşın, her iki sorunun “genel, sivil bir anayasa” ile çözüleceği izleniminin bilerek yaratılmaya çalışıldığını söyledi. CHP’nin hukukçu kurmaylarından Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum, mahkemenin CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ı serbest bırakmaması ve Hatip Dicle kararının altında, bir süredir Abdullah Öcalan’la görüşmeler yürüten AKP’nin, ABD desteğiyle “genel affa zemin hazırlama” planının yattığını söyledi. CHP’nin “asla” bu oyunun parçası olmayacağına dikkat çeken Batum, “Bu oyunun parçası olmamak için gerekli bütün mücadele yöntemlerini kullanacağız” dedi. Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi ve tutuklu milletvekillerinin tahliye edilmemesi kararını Cumhuriyet’e değerlendiren Batum, bir süreden beri devletin, AKP’nin İmralı ile görüşmeler yürüttüğüne dikkat çekti. Bunların altında genel affa zemin hazırlama arayışının yattığını, bu nedenle sürecin “satranç” gibi işletildiğini kaydeden Batum, iktidara yakın bazı gazeteler ve aydınlar tarafından da bir süredir bu tezin işlendiğini savundu. Hatip Dicle ile Balbay, Haberal ve KCK tutuklusu milletvekillerinin hukuki durumunun tamamen farklı olmasına karşın, her iki sorunun “genel, sivil bir anayasa” ile çözüleceği izleniminin bilerek yaratılmaya çalışıldığını kaydeden Batum, şunları söyledi: ‘Evrensel hukuk ilkesi’ “Balbay, Haberal, Engin Alan, KCK tutuklusu milletvekilleri mahkûm olmamış kişilerdir. Dolayısıyla hukukun evrensel ilkesi olan kişi mahkûm olmadan masumdur ilkesi bunlar için işletilmelidir. Aslında bu bir tutukluluk da değil, tutsaklıktır. 2 hâkimin gerekçesine bakıldığında bunu görüyoruz, söyledikleri hiçbir şey talep edilenle bağdaşmıyor. AKP’nin Abdullah Öcalan’la anlaşması doğrultusunda, bu sorunların tümü ancak ‘genel bir düzenlemeyle çözülür’ demeye getirilerek, genel affa zemin hazırlanmay çalışılıyor.” Süheyl Batum, hem Balbay, Haberal, hem KCK tutuklusu bağımsız milletvekilleri hem de Hatip Dicle için öyle geniş kapsamlı bir düzenlemeye gerek kalmadan, sorunun kısa sürede çözülebileceğini ifade etti. Batum, bu kapsamda tutuklu milletvekilleri için yapılacak ilk işin Ceza Muhakemeleri Yasası’nda AKP hükümeti döneminde 10 yıla kadar çıkarılan tutukluluk süresinin eskiden olduğu gibi 2 yılla sınırlanmasının yeterli olacağını, bu konuda iktidar partisinin irade ortaya koyması durumunda çok kısa sürede düzenlemenin yapılabileceğini ifade etti. ‘2002’yle uyuşuyor’ Hatip Dicle’nin durumunun, AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın savunduğunun aksine, tam da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 2002 seçimlerindeki durumuyla uyuştuğunu belirten Batum, “Dicle için de yapılacak iş, tıpkı Erdoğan’da olduğu gibi anayasadaki milletvekili seçilme yeterliliğiyle ilgili hükmü düzenlemek ve sonrasında bir ara seçime gitmek ya da memnu hakların iadesi için verilen 3 yıllık süreyi değiştirmektir. Durum bu kadar netken hepsi için genel bir düzenleme yapma zorunluluğu varmış gibi göstermek, ya cahilliktir ya da kurgulanmak istenen AKP-Öcalan-ABD planının parçasıdır” görüşünü dile getirdi. Batum, “Bu konuda açık bir hukuksuzluk görüyoruz. Bir planın etap etap uygulandığını görüyoruz. CHP kesinlikle bu oyunun bırakın takipçisi olmayı, hiçbir yerinde parçası olmayacak, gerekli bütün mücadele yöntemlerini sonuna kadar kullanacaktır” dedi.
Kaynak: Muhalifgazete.com
Kaynak: Muhalifgazete.com