Mustafa Balbay: '' Siyasete gireceğim''

 İkinci Ergenekon davasında 2 yıla yakın süredir tutuklu yargılanan Mustafa Balbay, “Artık mücadelemiHukuk bilmezse halk bilir’ diyerek siyasi alanda sürdüreceğim” diyerek siyasete girme kararını mahkeme heyetine açıkladı. Eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in kendisine 1995 yılında milletvekili adaylığı teklif ettiğini anlatan Balbay, “Gün o gündür, halktan büyük güç yoktur” dedi. Tutuklu sanık Tuncay Özkan ise “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olduğu yerden milletvekili adayı olacağım” dedi.

 


İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesi bitişiğindeki duruşma salonunda görülen davanın dün 103. duruşması yapıldı. Oturumu açan Başkan Köksal Şengün talep ve beyanların alınacağını duyurdu. Duruşmada söz alan Balbay, bugüne kadar ülkeye bir gazeteci olarak hizmet etmeye çalıştığını, almayı değil vermeyi hedeflediğini anlattı. Balbay şöyle devam etti: “Gelinen noktadaki kararımı heyetinizle paylaşmak durumunda olduğunu hissediyorum. Eğer saldırı siyasalsa ben de o kazanda kaynamaya karar verdim. NTV muhabirinin dün (önceki gün) bana seslenmesi üzerine siyasete gireceğimi söyledim. Ben bu ülke için demokratik, laik, sosyal hukuk devletini koruyarak siyasal zeminde mücadelemi sürdürmeye karar verdim. ‘Kaderini seveceksin’ derler. Mademki kader beni buraya itti, ben de kaderimi seveceğim. Madem önümüze bu kere siyaset konuldu. ‘Burada da varım’ diyorum.

Gazeteden izin

Gazetenin kurucusu Yunus Nadi’nin de hep siyasetin içinde olduğunu belirten Balbay şunları söyledi: “Siyasete girmem konusunda gazetem Cumhuriyet’ten ahlaki olarak izin aldım. Gazetenin yöneticilerine, akil adamlarına bundan sonra bana yönelik saldırılara siyasallaşan bir dille cevap vereceğimi söyledim. Kararımın doğru olduğunu söylediler.

Tutuklanmadan iki gün önce sabah 6’da yola çıkıp İstanbul’a geldiğini ve İlhan Selçuk’u ziyaret ettiğini daha sonra Kadın Araştırmaları Derneği’nin ve Koç Üniversitesi’nin düzenlediği toplantılara konuşmacı olarak katıldığını anlatan Balbay, “Aynı gün akşam evime ailemin yanına döndüm. Ben böyle yaşayan bir insanım, eğer halkın vicdanında bir nebze yer etmişse, siyasal zeminde bir karşılığı olduğunu düşünüyorum” dedi.

Ecevit’in teklifi

İki kez milletvekilliği teklifi aldığını anlatan Balbay, “Bana iki kez milletvekilliği teklifi yapılmıştı. Birincisini 1995’te Ecevit’ten almıştım. Gazeteci olarak kalmak istediğimizi, ülkenin iyi gazetecilere de ihtiyacı olduğunu söylemiştim. İkinci teklifi aldığım siyasi lider hayatta. Açıklama iznini alma fırsatım olmadığı için açıklamayacağım” dedi.

Balbay, avukat Yusuf Erikel ve 7 kişinin yargılandığı dosyanın, İkinci Ergenekon ile birleştirildiğine dikkat çekti: “Son bir ayda bu davada ifadesi alınan sanık sayısı 2, yaşamını yitiren 1, yeni gelenler 8. Erikel’i avukat olarak burada tanıdım. Savcılık ifademi verdiğim sırada 6 Mart 2009’da Beşiktaş Adliyesi’nde görmüştüm. Erikel’in iddianamesinin 51. sayfasında Erikel ile Balbay arasında örgütsel irtibat olduğu anlatılmış. Neriman Aydın’ın avukatı olarak adliyede bulunan Yusuf Erikel’in CHP Milletvekili Çetin Soysal’a ‘Balbay’a ulaşamazsınız, Balbay şu anda ifade veriyor’ konuşması örgütsel irtibat olarak gösterilmiş. Bu örgütsel irtibat ise bu terör örgütünün merkez üssü Beşiktaş Adliyesi’dir.

Balbay heyete şöyle seslendi: “Ben Yusuf Erikel ile de irtibat halinde terör örgütü üyesi olarak yargılanmaktayım. Cezaevinde 2 yılım doluyor. Size yüklenenlere dikkat ediniz. Çanlar hukuk için çalıyor. Bitmekte olan hukuktur. Hukuk biterse bunun birinci derecede sorumlusu sizlersiniz. Türkiye’de hukuk işlemiyor, işletiliyor. Hangi hukukla derseniz ‘hu’su gitmiş kuklası kalmış.

Düşünemedim

Ben gazeteci olarak sırtımı Anadolu’ya dayadım” diyen Balbay, “AKP iktidara geldiğinde ben de döneme göre tavır takınmasını bilirdim ama yapmadım. AKP’nin birinci yılında başkentte yalnızdım. Doğruları yazmaya mecburdum. Hablemitoğlu öldürüldüğünde ‘Başıma bir şey gelmeden kızım beni tanıyacak kadar büyüsün’ diye dua ettim. Beni terörist yapacaklarını hiç düşünemedim” dedi.

25 kez reddedildi

Tahliye talebinin 25 kez reddedildiğini söyleyen Balbay, şunları anlattı: “Üç gün boyunca burada Yarbay Mustafa Dönmez savunmasını yaptı, sorgusu yapıldı. Bu salondaki bir kişi ile ilgili soru sordunuz mu? ‘Mustafa Balbay ile Dönmez arasındaki bağlantının’ kanıtı Mustafa Dönmez’in Mustafa Balbay’ın bir yazısını kesip saklamasıdır. O zaman binlerce gizli örgüt üyesi var. Dönmez suç işlemiş olabilir ama yargılama yeri burası değil. Benim de kitaplarımda suç unsuru bulunabilir ama yargılama yeri burası değil. Bizim toplamımızdan bir şey üretemezsiniz.

Hukuka girişme

Siyasi iktidarın sıkıştıkça bu davada yargılananları hedef haline getirmesinin sorumlusu heyetinizdir, buradaki hukuksuzluktur” diyen Balbay, “Ben pek hukuk bilmem. Hukuk fakültelerinde birinci sınıfta okutulan ‘Hukuka giriş’ kitaplarını aldım. Burada hukuka giriş değil hukuka girişme var” diye konuştu.

Tuncay Özkan ise Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin konuşmasından çok etkilendiğini anlatarak “Nasıl yıkılmadı bu bina? Gözyaşlarımı tutamadım. Böyle bir dava yürütülürken masumiyet böyle nasıl yargılanır? Yıkılan şey vicdanlardır” dedi. Özkan şöyle devam etti:

Siyaset yapmak istediğim için buraya alındım. Siyaset hakkım engellendi. Olmayan bir örgüt yaratılarak buraya getirildik. Seçimde siyasi rakibim olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olduğu yerden milletvekili adayı olacağım. Halkım seçmezse, yatarım içeride. Seçilirsem de çıkartmayabilirsiniz beni buradan. Hiç önemli değil. Ben dokunulmazlığa karşıyım. Ama daha dokunmadık neyimi bıraktınız. Ben neden, Başbakan Erdoğan’ın karşısında siyaset yapamıyorum. Ben siyaset yapacağım. Uzun süredir bunu söylüyorum. Lütfen engel olmayın.

 

Dilekçe

 

 

 

Bana yakışan CHP olur

MEMLEKETİ Burdur’a mektup gönderen Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından gazeteci Mustafa Balbay, "Bana yakışan CHP olur" dedi.

Gazeteci Mustafa Balbay, memleketi Burdur’un Yeşilova ilçesi Güney beldesinde milletvekili olabilmesi için başlatılan imza kampanyasının ardından, Burdur Sivil Toplum Platformu’na mektup gönderdi. Sivil Toplum Platformu üyeleri, Balbay’ın mektubunu Cumhuriyet Meydanı’nda Burdurlulara okudu. Mektubunda Silivri 4 Nolu Cezaevi F-12 koğuşunun 5 Nolu hücresinden, 80 demir delikli pencerenin hemen önünden mektup yazdığını belirten Balbay, şu ifadelere yer verdi:

"Hapisteki insan için en önemli duygu yalnız olmadığını hissetmektir. Penceremin hemen karşısı duvar. Duvarın üzeri tel örgü, onun üzeri gökyüzü. Hücrede yalnızım, etrafım bomboş. Ama içim kalabalık mı kalabalık. Sizler varsınız. Başlattığınız kampanyanın beni ne kadar mutlu ettiğini anlatamam. Hapiste insanın en mutlu olduğu anlar, nerede olduğunu unuttuğu anlardır. Yaptığınız açıklama ve Burdur’umuzun gazeteleri elime ulaşınca avuçlarıma özgürlük kondu dersem, sanırım sevincimi bir nebze olsun tarif etmiş olurum."
 
’SİYASAL BİR SALDIRI ALTINDAYIM’

Özünde siyasal bir saldırı altında olduğunu aktaran Balbay, buna siyasal karşılık vermek gerektiğini belirterek şöyle devam etti:
"Burdur Sivil Toplum Platformu temsilcileri, kampanyanızda dile getirdiğiniz gibi bana yakışan CHP olur. CHP’nin beni nerede ve nasıl değerlendireceğini şu aşamada söylemem elbette olanaksız. Ancak şunu bilmenizi isterim; her nerede olursam olayım önce Burdur’a aitim. Attığınız her destek imzası, omuzlarıma bir kanat. En kısa zamanda görüşmek, kucaklaşmak dileğiyle. Her şey gönlünüzce olsun, ağız tadınız ceviz ezmesi güzelliğinde olsun."

İMZA KAMPANYASI GENİŞLİYOR

Balbay’ın özgürlüğüne kavuşması için imza kampanyası başlattıklarını hatırlatan Burdur Sivil Toplum Platformu Konseyi Başkanı Kemal Arslan şunları söyledi:
"İmza kampanyasını Burdur merkezde de başlatarak genişletiyoruz. Balbay’ın kendi el yazısıyla kaleme aldığı 22 Şubat tarihli mektubu bize ulaştı. İçini döktüğü 4 sayfalık mektupta başlattığımız kampanyanın kendisini nasıl mutlu ettiğini bildirdi. Balbay, ’Bana yakışan CHP olur’ sözleriyle kendisini Burdur’a emanet etmiştir."

Tarih: 03.03.2011



Balbay CHP'den Aday


Ergenekon davası kapsamında tutuklu yargılanan Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Balbay, 12 Haziran'da yapılacak genel seçimlerde CHP'den aday olacağını belirterek, "CHP bir siyaset kazanı. Ben de o kazanın içinde yoğrulmaktan mutluluk duyacağım. Aday olarak gösterileceğim yer konusunda ise hiçbir tercihim bulunmamaktadır" dedi. Balbay, "terör örgütü üyeliği" suçlamasına yönelik ise "Meslektaşları arasında kimsenin kendisine terörist diyemeyeceğini" söyledi.

Balyoz davası sanık avukatlarından Hüseyin Ersöz, Silivri Cezaevi’nde Cumhuriyet gazetesi yazarıMustafa Balbay ile görüştükten sonra yazılı açıklama yaptı. Balbay’ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun milletvekili adaylığı hakkında ifadeleri ile ilgili büyük bir onur ve mutluluk
 duyduğunu söylediği belirttildi. Balbay’ın tutuklanmadan önce de iki kez milletvekilliği teklifi aldığınının vurgulandığı açıklamada, gazetecilk mesleğini çok sevdiği için bu teklifleri reddettiğini hatta Bülent Ecevit’e Bu ülkenin iyi gazetecilere de ihtiyacı var yanıtını verdiği anımsatıldı. Açıklamada Balbay’ın “Uğur Mumcu’nun çok fazla bilinmeyen bir sözü vardır: ‘Ben gazeteciyi sadece kalemiyle geçinen kişi olarak tanırım’ der. Kılıçdaroğlu’nun benim milletvekilliği adaylığımla ilgili olarak Uğur ağabeyin bu sözüne atıf yapması benim için ayrıca mutluluk verici bir olaydır. Ben şu ana kadar hep gazetecilik kimliğim ile tanındım. Ve bundan sonrada kalemimi asla elimden bırakmayacağım. Kalemimi bundan sonra siyaset yaparken kullanacağım. Ülkemin içinde bulunduğu koşullar ve son gelişmeler merkez üssümün atık siyaset olması gerektiğini düşünmeme neden oldu sözlerine yer verildi.
 

 

Balbay: Taktir CHP Genel Merkezi’nin

Balbay’ın son kitabı Zulümname’yi siyasi manifestom” olarak tanımladığına dikkat çekilen açıklamada, Balbay’ın milletvekilli adayı gösterileceği yer konusunda ise ise şu ifadelerine yer verildi: Bu yer mesleğimin ilk 10 yılını geçirdiğim İzmir’de olabilir son 20 yılını geçirdiğim Ankara’da. Hatta ikamet ettiğim yer olan Silivri dahi olabilir. Ancak ikamet değişikliğini şu aşamada yapamadım. Bu da tutuklulukta 3. yılına girmiş bir gazeteci için çok da sorun olmasa gerekir. İfade ettiğim gibi bu konu tamamen CHP Genel Merkezi’nin takdirindedir.

“Kimse bana terörist diyemez”

Balbay’ın Türkiye’nin tarihinde çok sayıda gazetecinin siyasete girdiğini, bunlardan en önemlisinin de Cumhuriyet gazetesi Kurucusu ve Milletvekili Yunus Nadi olduğunu söylediği belirtildi. Açıklamada, Nadi gazeteciği tartışmaya dahi açılmaz. Medya mensuplarından en iyi 5 gazetciyi yazmaları istense çok farklı listeler ortaya çıkabilir. Bu noktada meslek yaşamımın sorgulanmasına her zaman açığım. Bu konuda verilecek cevaplarımda mevcuttur. Ancak meslektaşlarım arasından kimse bana terörist diyemez. Benden bir terörist üretilmesi de mümkün değildir. Çetin Emeç katledildiğinde atleti ile çekilmiş fotoğrafları yayınlanmıştı. Ben atletli olarak aynanın her karşısına geçtiğimde o fotoğraflar aklıma gelir. Eğer atletimde bir çizik veya yırtık var ise derhal değiştirirdim. Ben saldırıya uğramaya hazırdım ama terörsit yaftası yapıştılmaya asla denildi.

  
Cumhuriyet
 
 

İzmir Yemini

 

"And olsun ki,
Siyaseti, Türkiye'ye, halka, İzmir'e hizmet etme aracı olarak göreceğim, başka hiçbir anlam yüklemeyeceğim. Bütün devletler , toplumlar adalet üstüne oturur. Adaletin olmadığı yerde hiçbir düzen kuramazsınız. Türkiye'de adaletin rayına oturması için çaba harcayacağım, haksızlığa uğrayanların yanında olacağım. Yaşadıklarımdan hiçbir şekilde kin ve intikam duygusu üretmeyeceğim. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda, devrimlerin hazırlanıp uygulamaya konmasında, çok partili yaşama geçişte lokomotif rolü üstlenen CHP'nin, Türkiye'nin 21'nci Yüzyıl devleti olmasını sağlayacak başlıca güç oldğuna inanıyorum. Bunu gerçekleştirecek halk iktidarı için bir nefer gibi çalışacağım.

İç göç ülkemizin bütün şehirlerinin gerçeği. İzmir'de Kars'tan, Mardin'den, Balkanlar'dan dört bir coğrafyadan gelenler birlikte yaşıyor. Pek çok kentimiz böyle. Bu anlamda her şehir Türkiye'dir. Ülkemizde iç barışı şehirlerdeki kardeşlik sağlayacaktır. Bu bilinci yerleştirmeyi başlıca sorumluluklarımdan biri sayayacağım.
Dünyada 80 ülke 500 şehir dolaştım. İzmir, kendine "Dünya şehri" adı veren pek çok yerle yarışır. izmir'in bir dünya şehri olması için, hem içeride hem dışarıda çıkılacak her seferin ilk adımını atanlar arasında olacağım. İzmir çok güçlü bir kent edebeyatına sahip. Bu zenginliği, Türkiye'ye ve dünyaya açmak için bir harf de ben olacığım.

Gençlik hareketlerinin içinde adil paylaşımı öngören mücadeleler yürüttük. Üretim olmayınca paylaşım da olmuyor. 'Güçlü üretim, yüksek refah, adil paylaşım' mücadele sloganlarından birisi olacak. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş temelleri, CHP ilk Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürkhepimizindir. Ülkemizin ortak paydasıdır. CHP hem ortak değerlerin koruyucusu hem geleceğin kurucusudur. Bunun için mücadele etmeyi siyasetteki varlık nedenlerimden biri sayacağım.
Yaşadığımız toprakları biz, atalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan ödünç aldık. İnsanın yaptığı yanlışı Tanrı affeder ama doğa affetmez. Çevre konularına bu gözle bakacağım.

Daha yaşanılası bir Türkiye mücadelesinde ben bir harfim. Tek başına 'M'nin, tek başına B'nin bir anlamı yoktur. Ama bütün harfler bir araya gelebilirse, 'Mustafa Kemal' yazarız, 'Bağımsız Türkiye' yazarız, 'Halk iktidarı' yazarız. Birlikte mücadeleye bu anlatımla bakacağım. Her oy, milletvekilinin toplumsal bedenindeki bir kılcal damardır. Kendimi İzmirli seçmenlere böyle bir duyguyla bağlı hissedeceğim. İzmir'e hesap vermeyi çalışma disiplinimin doğal bir parçası sayacağım."
 

 

 


 

Balbay Milletvekilli Seçildi!

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)'nden İzmir 2.'ci bölge ikinci sıra adayı olan Mustafa Balbay, yüzde 35.8 oy alan partisinden milletvekili olmayı garantiledi.


Balbay'ın TBMM'ye girip giremeyeceğine mahkeme karar verecek. Cumhuriyet Gazetesi eski Ankara temsilcisi olan Mustafa Balbay, 6 Mart 2009'da, Ergenekon davası kapsamında ek ifadesi al ınmak üzere polis tarafından Ankara'dan İstanbul'a getirilmiş, sorgusunun ardından tutuklanma talebiyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk edilmişti.

 

Kaynak: patronlardunyasi.com

Tarih: 12 Haziran 2011

 

 

 


Kasabamızdan Tebrik Mesajı

 

 

 

 

Milletvekilli Seçilen Balbaya Ret Kararı

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ikinci "Ergenekon" davası kapsamında tutuklu olarak yargılandıkları sırada milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal ile gazeteci-yazar Mustafa Balbay’ın tahliye taleplerinin reddine karar verdi.
 
 

Haberal ve Balbay'a ret kararı oy çokluğuyla alındı. Mahmekeme Başkan'ı karara muhalefet etti, karar ikiye bir oy çokluğu ile alındı.

Balbay'ın avukatı karara üst mahkemede itiraz edeceklerini söyledi.

Mahkeme Başkanı Şengün karara şerh koydu

Milletvekili seçilen ve halen haklarındaki davalardan tutuklu bulunan Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay tahliye talepleri oyçokluğuyla reddedildi. 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksa Şengün karara şerh koydu.

CHP'den milletvekili seçilen Ergenekon davası sanıkları Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay'ın tahliye taleplerine ilişkin karar açıklandı.

Egenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma savcıları Nihat Taşkın ve Mehmet Ali Pekgüzel, Haberal ve Balbay'ın tahliye talebilinin reddi yönünde görüş bildirmişti. Savcılığın görüşü üzerine Mahkeme Başkanı Köksel Şengün'ün şerhine karşın tahliyeler reddedildi.

Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş da, ''Balyoz Planı'' davası kapsamında tutuklu yargılandığı sırada MHP'den İstanbul iletvekili seçilen emekli Korgeneral Engin Alan'ın tahliye isteminin reddini talep etti.

Öte yandan Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Savaş Kırbaş'ın, emekli Alan'ın tahliye isteminin reddini, Anayasa'nın 14. maddesine atıf yapan 83. maddesi kapsamında talep ettiği öğrenildi.

Kırbaş, mahkemeye sunduğu mütalaasında gerekçe olarak, ''Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak bu halde yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisine bildirmek zorundadır'' hükmünü içeren Anayasa'nın 83. maddesinin 2. fıkrasına yer verdi
 
 Kaynak: Muhalifgazete.com

 

Kılıçdaroğlu'nun Tepkisi


Ergenekon tutukluları Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay'ın vekil seçildikten sorna tahliyelerine ilişkin talebin reddedilmesi sonrası akşam saatlerinde kameraların karşısına geçen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 'İki arkadaşımızın hiçbir mahkumiyetleri yok. Diyorlar ki deliller toplanamadı biz bunları serbest bırakamıyoruz. 3 yıldır delilleri toplamak için CHP mi görev yapacak? 3 yıldır insanları içeri atıp delil toplayamadık diyemezsiniz.' dedi.

Kılıçdaroğlu'nun Haberal ve Balbay tepkisi - İzle

 

İşte Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları: 

 

İki arkadaşımızın hiçbir mahkumiyetleri yok. Diyorlar ki deliller toplanamadı biz bunları serbest bırakamıyoruz. 3 yıldır delilleri toplamak için CHP mi görev yapacak? 3 yıldır insanları içeri atıp delil toplayamadık diyemezsiniz. 

ARKADAŞLARIMIZ ASLA DOKUNULMAZLIK İSTEMİYOR

Bu arkadaşlarımız hiçbir zaman dokunulmazlık istemiyor, saklanmıyorlar. Eğer siz bunların parlamentoya gelmesine engel koyarsanız halkın iradesine yok sayarsınız. Bu yargı kararı halkın talebine vurulmuş bir darbedir. Biz yasal süreci takip edeceğiz ve itirazımızın karşılığını gözleyeceğiz. 

DEMOKRASİ BU KADAR UCUZ DEĞİL

Bu ülkede demokrasi bu kadar ucuzlamadı, hiç kimse kusura bakmasın. Seçimlerde hep özgürlük dedik, demokrasi raporumuzu açıkladık. Bu kararla demokrasi yara almıştır. Halkın iradesine saygı duyulan bir düzeni bu ülkeye getirmeye çalışıyoruz. 

YARGI DARBESİ KARŞISINDA SESSİZ KALMAYACAĞIZ

Yargı darbesi karşısında asla sessiz kalmayacağız. Yargı demokrasiyi güçlendirmek için vardır, demokrasiyi askıya almak için değildir. Birileri kalkıp siyasi otoritelerin menfaatine karar alacak ve CHP sessiz kalacak. Buna izin vermeyeceğiz. 2 arkadaşımız parlamentoya gelecek ve yeminlerini içip görev yapacaklar. Onlar Türkiye'nin milletvekilleridir, onların içeride tutulmuş olmasını hiç kimse kabul edemez.

Kaynak: Ensonhaber.com
 
 

Bahçeli'den Sert Tepki

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, seçilmiş milletvekillerinin tahliye edilmemesiyle ilgili yargı kararları hakkında, "Burada en büyük görev ve  sorumluluk  , Meclis çoğunluğu nedeniyle Başbakan'a ve AK Parti'ye düşmektedir. Başbakan'ı bu konuda sorumlu davranmaya ve gerekli girişimleri başlatmaya davet ediyorum" dedi. 


Bahçeli  , yaptığı yazılı açıklamada, "12   Haziran  2011 seçimlerinde milletvekili seçilen Mehmet HaberalMustafa Balbay ve Engin Alan'ın tahliye taleplerini reddeden mahkeme kararlarının, milli iradeye saygı,   Türk   demokrasisi, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı açısından esef verici bir durum olduğunu" savundu. 

Açıklamasında, "AK Parti iktidarının vesayeti altında siyasallaşan güdümlü yargının hazin bir örneği olan bu kararla, egemenliğini yegane kaynağı olan milli iradeye, demokrasiye ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne meydan okunmuştur" ifadelerine yer veren Bahçeli, "Türkiye, milli iradeyi hiçe sayan, tanımadığını ilan eden hukuk dışı bir yargı müdahalesiyle karşı karşıyadır" dedi. 

"Adalete olan güven duygusunun çok ağır yara aldığını" iddia eden Bahçeli, şunları kaydetti: 

"Milli irade gaspı olan bu kararla yargı krizi, demokrasi krizine ve siyasi krize dönüşmüştür. Bu vahim durum karşısında Sayın 
Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan ve AK Partiyöneticilerinin sessiz, suskun ve tepkisiz kalmaları, ileri demokrasi anlayışlarının ne olduğunun hazin bir göstergesidir. Bugün yaşanan krizin hukuki süreçler içinde aşılamaması halinde siyaset kurumu bu duruma müdahale etmek zorundadır. 

Bunun için yapılması gereken, mahkemelerin keyfi yorum ve tasarruflarının önüne geçmek için gerekli yasal düzenlemelerin TBMM'nin öncelikli konusu olarak biran önce hayata geçirilmesidir. Burada en büyük görev ve sorumluluk, Meclis çoğunluğu nedeniyle Başbakan'a ve AK Parti'ye düşmektedir. Başbakan'ı bu konuda sorumlu davranmaya ve gerekli girişimleri başlatmaya davet ediyorum. " 
 
(Anadolu Ajansı) 24.06.2011

 

CHP Genel Başkan Yardımcısı Batum

CHP Genel Başkan Yardımcısı Batum, Hatip Dicle ile Balbay, Haberal ve KCK tutuklusu milletvekillerinin hukuki durumunun tamamen farklı olmasına karşın, her iki sorunun “genel, sivil bir anayasa” ile çözüleceği izleniminin bilerek yaratılmaya çalışıldığını söyledi. CHP’nin hukukçu kurmaylarından Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum, mahkemenin CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ı serbest bırakmaması ve Hatip Dicle kararının altında, bir süredir Abdullah Öcalan’la görüşmeler yürüten AKP’nin, ABD desteğiyle “genel affa zemin hazırlama” planının yattığını söyledi. CHP’nin “asla” bu oyunun parçası olmayacağına dikkat çeken Batum, “Bu oyunun parçası olmamak için gerekli bütün mücadele yöntemlerini kullanacağız” dedi. Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi ve tutuklu milletvekillerinin tahliye edilmemesi kararını Cumhuriyet’e değerlendiren Batum, bir süreden beri devletin, AKP’nin İmralı ile görüşmeler yürüttüğüne dikkat çekti. Bunların altında genel affa zemin hazırlama arayışının yattığını, bu nedenle sürecin “satranç” gibi işletildiğini kaydeden Batum, iktidara yakın bazı gazeteler ve aydınlar tarafından da bir süredir bu tezin işlendiğini savundu. Hatip Dicle ile Balbay, Haberal ve KCK tutuklusu milletvekillerinin hukuki durumunun tamamen farklı olmasına karşın, her iki sorunun “genel, sivil bir anayasa” ile çözüleceği izleniminin bilerek yaratılmaya çalışıldığını kaydeden Batum, şunları söyledi: ‘Evrensel hukuk ilkesi’ “Balbay, Haberal, Engin Alan, KCK tutuklusu milletvekilleri mahkûm olmamış kişilerdir. Dolayısıyla hukukun evrensel ilkesi olan kişi mahkûm olmadan masumdur ilkesi bunlar için işletilmelidir. Aslında bu bir tutukluluk da değil, tutsaklıktır. 2 hâkimin gerekçesine bakıldığında bunu görüyoruz, söyledikleri hiçbir şey talep edilenle bağdaşmıyor. AKP’nin Abdullah Öcalan’la anlaşması doğrultusunda, bu sorunların tümü ancak ‘genel bir düzenlemeyle çözülür’ demeye getirilerek, genel affa zemin hazırlanmay çalışılıyor.” Süheyl Batum, hem Balbay, Haberal, hem KCK tutuklusu bağımsız milletvekilleri hem de Hatip Dicle için öyle geniş kapsamlı bir düzenlemeye gerek kalmadan, sorunun kısa sürede çözülebileceğini ifade etti. Batum, bu kapsamda tutuklu milletvekilleri için yapılacak ilk işin Ceza Muhakemeleri Yasası’nda AKP hükümeti döneminde 10 yıla kadar çıkarılan tutukluluk süresinin eskiden olduğu gibi 2 yılla sınırlanmasının yeterli olacağını, bu konuda iktidar partisinin irade ortaya koyması durumunda çok kısa sürede düzenlemenin yapılabileceğini ifade etti. ‘2002’yle uyuşuyor’ Hatip Dicle’nin durumunun, AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın savunduğunun aksine, tam da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 2002 seçimlerindeki durumuyla uyuştuğunu belirten Batum, “Dicle için de yapılacak iş, tıpkı Erdoğan’da olduğu gibi anayasadaki milletvekili seçilme yeterliliğiyle ilgili hükmü düzenlemek ve sonrasında bir ara seçime gitmek ya da memnu hakların iadesi için verilen 3 yıllık süreyi değiştirmektir. Durum bu kadar netken hepsi için genel bir düzenleme yapma zorunluluğu varmış gibi göstermek, ya cahilliktir ya da kurgulanmak istenen AKP-Öcalan-ABD planının parçasıdır” görüşünü dile getirdi. Batum, “Bu konuda açık bir hukuksuzluk görüyoruz. Bir planın etap etap uygulandığını görüyoruz. CHP kesinlikle bu oyunun bırakın takipçisi olmayı, hiçbir yerinde parçası olmayacak, gerekli bütün mücadele yöntemlerini sonuna kadar kullanacaktır” dedi.

 

Kaynak: Muhalifgazete.com

Milliyet yazarı Can Dündar'dan zehir zemberek bir yazı!...

 
Kaçma şüphesi... Saklanma şüphesi... Delilleri karartma şüphesi...

Yargıçların bir insanı tutuklu yargılamak, daha doğrusu tutuklulukla cezalandırmak için türlü çeşit şüpheleri var.
Hizbullahçıların tahliyesinde en ufak şüphe alameti göstermeyen hukuk vicdanı, tutuklu veya hükümlüler muhalif milletvekilleri olunca birden derin şüphelere gark oluverdi.
“Yargı reformu”nun faydaları işte...
Haberal ve Balbay için “Deliller tamamen toplanmadı; savunmaları hâlâ alınmadı” deniliyor.
Gerekçe mi bu; itiraf mı?
841 gündür tutuklu olan birinin suçlanmasına dayanak oluşturacak deliller henüz toplanmadıysa, savunması hâlâ alınmadıysa bu hangi akla, hangi insafa sığar?
Bu gerekçeye isyan etmez misiniz?
* * *
Aynı gün içinde Balbay ve Haberal’ın tahliye taleplerinin reddedilmesi, Hatip Dicle’nin hapis cezası nedeniyle vekilliğinin düşürülmesi, yargı erkini yasamanın üzerine çıkarıverdi.
Ben, “Millet iradesi her şeyin üzerindedir” diyenlerden değilim. Bir kurallar rejimi varsa, milletin tamamının oyu bile hukuksuz bir kararı meşrulaştırmaya yetmemeli... O açıdan Balbay’ın ya da Dicle’nin haklılığı, çok oy almalarından gelmiyor. Bir oy dahi alsalar, bu haksızlık karşısında ayağa kalkacaktık.
Buradaki ayıp, ortada bir kurallar rejiminin olmaması...
Başbakan’ından Yargıtay Başkanı’na kadar herkesin görüp itiraf ettiği bir haksızlığın, bir türlü sonlandırılmaması...
Tersine siyaseten kullanılması...
* * *
“Her sanık, mahkûm olmadıkça masumdur” ilkesine rağmen, “Ama onlar şu suçtan yargılanıyorlar. O halde milletvekili olabilirler, ama tahliye olamazlar” demenin bir mantığı var mı?
“Terör örgütünün propagandasını yapmak”tan mahkûm olmuş birinin adaylığını onaylayıp vekilliğini reddetmek akla sığar mı?
Bunun, insan vicdanında, evrensel hukukta yeri var mı?
Dünyanın en demokratik bilinen ülkesine gidelim, terörle mücadelede en tavizsiz yönetime bakalım:
30 yıl önce, 1981’de “Demir Lady” Margaret Thatcher bile, “terör örgütünün lideri” saydığı IRA militanı Bobby Sands’in milletvekili adaylığını engellememişti.
27 yaşındaki Sands, hem de bir bombalı saldırıdan mahkûm olduğu halde ve hapiste açlık grevinde olduğu dönemde milletvekilli adayı olmuş ve 30 bin oyla İngiliz Parlamentosu’na seçilmişti. Ne var ki seçildikten 25 gün sonra açlık grevinde ölmüştü.
* * *
İngiltere, IRA ile kıyasıya mücadele ettiği dönemde, terör eylemi suçundan mahkûm bir örgüt liderinin adaylığını engellememiş, seçimini kabullenmişti.
Hal böyleyken seçilmiş vekillere “propaganda suçu”, “demokratik düzeni ortadan kaldırma girişimi” gibi gerekçelerle vize verilmeyişini dünyaya nasıl anlatacaksınız?
Ne hukuk bunu kabul eder, ne insan vicdanı, ne seçmen aklı...
İktidar bu konuda kılını kıpırdatmazsa, yasaklanan vekiller ve partileri, Meclis’i boykot etmekte, hatta sine-i millete dönmekte yerden göğe haklı olurlar.
“Tehdit etmeyin” diyorlar.
Yargının, yürütmenin, yasamanın kapılarını böyle kapatırsanız, insanlara çıkış için sadece o kapıyı bırakırsınız.
Ve hiç “şüphesiz”, vebal altında kalırsınız.


Kaynak: Muhalifgazete.com


Tutuklama Rekoru Türkiye'nin


"Tutuklama rekoru Türkiye'nin" ... Gazeteci Yazar Saygı Öztürk, Sözcü Gazetesi'ndeki köşesine işte bu başlığı taşıdı...

CHP'li Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay ile MHP'li Engin Alan'ın yanısıra 5 bağımsız adayın "milletvekili seçildiği halde tahliye edilmemeleri" nedeniyle Türkiye'deki uzun tutukluluk süreleri, yeniden tartışılmaya başlandı... Türkiye'nin ve Meclis'in en önemli gündem maddesi oldu... 

Öztürk, bu konuda önemli bir noktaya dikkati çekti ve diğer ülkelerdeki tutukluluk süreleriyle, Türkiye'deki süreleri karşılaştırdı... Buna göre; İngiltere'de sanık yakalandıktan en geç 4 gün içinde iddianamesi hazırlanıp, hakim önüne çıkarılmak zorunda... Terör suçlarında bu süre 28 güne çıkabiliyor... Sanık, mahkeme başlayana kadar en fazla 112 gün tutuklu olarak tutulabiliyor... Kararsa, 2-3 hafta içinde çıkıyor... 

Fransa'da tutukluluk süresi ilke olarak en fazla 1 yıl olarak belirlenmiş... Almanya'da da uygulama benzer... tutukluluk süresinin 1 yılı aşmamasına özen gösteriliyor... İspanya'da ise süre 3 aydan 2 yıla kadar değişiyor... 

Öztürk, yazısında ilginç bir noktaya daha işaret ediyor... 

"ÜLKEMİZDEKİ TUTUKLANMA ORANLARINI, YABANCI ÜLKELERLE KARŞILAŞTIRDIK VE EN ÇOK TUTUKLAMALARIN TÜRKİYE'DE OLMASINA RAĞMEN TUTUKLANANLARIN EN AZ MAHKUMİYETİNİN DE ÜLKEMİZDE OLDUĞU ORTAYA ÇIKIYOR. "

Öztürk yazısında, Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi'nin raporuna da yer veriyor... Rapordaki maddelerden biri şöyle: 

"TUTUKLULUĞUN DEVAMI" YÖNÜNDE VERİLECEK KARAR "YENİ BİR KARAR" OLARAK DEĞİL "ÖNCEKİ KARARIN OTOMATİK DEVAMI" OLARAK ALGILANIYOR. DOYURUCU GEREKÇELER YERİNE "KUVVETLİ SUÇ İŞLEME ŞÜPHESİNİN DEVAM ETTİĞİ" GİBİ SOYUT VE İÇERİKSİZ AÇIKLAMALARLA YETİNİLİYOR."

Saygi Öztürk, Sözcü Gazetesi

Atatürk Köşesi ☪

Dernek:

Kameramizdan..

Tavsiyeler


Hayat PAYLAŞınca Güzel

Sitemize beğendinizmi?