Izmir Kitap Fuarinda Balbaya Özgürlük Standi

Pencerehaber.com dan alintidir:

http://pencerehaber.com/haber-432-BALBAYA-OZGURLUK-GIRISIMI.html
http://pencerehaber.com/haber-432-BALBAYA-OZGURLUK-GIRISIMI.html

Atilla Sertel'den Mustafa Balbay'a

Seni çok özledim
Gözlerinizi kapatın ve düşünün…
Çocuğunuza, eşinize yalnızca ayda bir kez dokunabiliyorsunuz… Ayda bir gün ve bir günün içinde bir saat konuşmalarınızı, hareketlerinizi kameraların kaydettiği bir ortamda eşinizle, çocuklarınızla hasret gideriyorsunuz…
Haftada bir kez yalnızca 10 dakika eşinizin telefonda sesini duyuyorsunuz.
Soluk soluğa yani hızlı… Kısa sürede daha çok sözcüğü söylemek ve söylenenleri beyninize nakşetmek… 
Denize girmeden… Tahta iskeleden buz gibi suya çivileme yapmadan…
Ağacın çiçeğe, meyveye durduğunu görmeden…
Çiçek kokusunu hissetmeden…
Dar… Soluksuz… Yalnız… Rutubet kokan hücresinde hangi duygular içindedir tutuklu? Ne düşünür?.. Ne hayal eder, bilir misiniz?
Hoca duvardan düşmüş… Koşmuşlar, ayağa kaldırmak istemişler, eliyle “durun” işareti yapmış… Durun… “Bana duvardan düşen birini getirin” demiş, o anlar benim halimden…
Duvardan düşenler bilir…
Cezaevine giren insanın ayakta ve hayatta kalabilmesi için moralinin yüksek olması gerekir. Yaşama sıkı sıkı sarılmak, özgür yaşamla bağı hiç koparmamak başlıca ilkedir. O’nu yaşama umut bağlar… Özgür kalacağı günün hayali süsler rüyalarını… Sevdikleriyle saatlerce sarılmak, konuşmak hayalidir.
Mahkumluk zordur… Ceza yatmak yürek ve umut ister…
O dört duvar arasından düşüncelerini, ruhunu gezintiye çıkarabilirsen eğer… Bedenen olmasan da ruhen özgürsen… Kendin hücredeyken ruhunu gezdirebilirsen kentin sokaklarında, ülkende… Tutunursan yaşama, sıkı sıkı sarılırsan umuda, daha az etkilenir bedenin ve akıl sağlığın…
Dışarıdakinin fark etmediğini, hissetmediğini, düşünmediğini özlemler tutuklu…
Vapurun siren sesini özler… 
Durakta otobüs beklemeyi… 
Metroya yetişmek için adımlarını hızlandırmayı… 
Vitrinleri aylak aylak seyretmeyi… 
Denizin dalgalarının kumsalda ki gel git yapmasını… 
Çimlerde yuvarlanmayı… Kalabalıklar içinde yürümeyi… “Taksiii” diye bağırmayalı ne kadar oldu? Kaldırımların eğri büğrü çukurlarına aldırmadan yürümeyeli… Cep telefonunun müziği aynen duruyor mu yerinde… Aynen çalıyor mu? Yoksa demode mi oldu o müzik?
Rakının kokusu duruyor mu yerinde… Acaba buz atmalı mı içine?
Dostlarımı görmeyeli ne kadar oldu. Kordon’da kahve mi içmeli, rakı mı… Önce rakı içmeli, kahveyi sona bırakmalı… Saatlerce konuşmalı… Konuşmalı…
Sonra yeniden buluşacağını bilerek vedalaşmalı… 
Bağırmalı, “Taksiii” diye. Eve varmalı. 
Gecenin mutluluğu ile uyumalı, sabah mutlu uyanmalı…
Sabah özgür uyanmalı…
“Yazar mısın” denildiğinde böyle yazmak istedim…
Mustafa Balbay seni çok özledim…
Kısa bir süre sonra buluşacağız, hasret gidereceğiz… Sonra el ele… Tüm arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin özgürlüğü için yola koyulacağız…
“Özgür basın olmadan, Türkiye özgürleşemez” diyeceğiz…
Bağımsız, demokratik bir Türkiye’de yaşamak için el ele… Yürüyeceğiz…
Mustafa Balbay seni çok özledim…

Atilla Sertel

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkan

Atatürk Köşesi ☪

Dernek:

Kameramizdan..

Tavsiyeler


Hayat PAYLAŞınca Güzel

Sitemize beğendinizmi?